Etiket: Tek

  • Spiral

    Spiral

    Spiral

    Spiral yaygın şekilde tercih edilen geri dönüşümlü doğum kontrol yöntemidir. Uygun şekilde ve uygun kişilere takıldığında güvenli bir korunma yöntemidir. Gebelikten koruma oranı %98 civarındadır. Uzun süreli maliyeti düşük olup takılınca etkisi hemen başlayıp çıkarılınca hemen sona erer.Spiral takmak uzmanlık isteyen bir iştir. Takıldıktan sonraki ilk adet kanamasından sonra mutlaka muayene ile yerinde olup olmadığı tespit edilmeli, eğer sorun yoksa yılda bir kez kontrolü yapılmalıdır.Ria ilişki sırasında partnerinizce hissedilirse (normalde hissedilmez) yerinden kaymış demektir ve koruyuculuğu ortadan kalkmış demektir.Ria kullanırken adet gecikmesi, şiddetli kasık ağrısı, ateş, titreme, kötü kokulu akıntı, adet kanamasında artma ve ara kanama olursa hemen doktorunuza başvurmanız gerekir.Ria doğum sonrası en erken 6. haftada takılır. Etki mekanizması

    •  Rahim içi (endometrium) lökositoz sonucu implantasyona (embriyonun yerleşmesi) engel olur.
    •  Bakır iyonları spermisid etki yapar.

    Yabancı cisim reaksiyonuna bağlı prostoglandin salınımı sonucu  arteriyollerde vazokonstriksüyon ve tubal hareketlerde bozukluklar olur.

    Kontraendikasyonları

    •   Gebelik
    •   Açıklanamayan menometrorajiler (anormal uzun ve ara kanamalar)
    •   Büyük myom
    •   Uterus anomaliler (bikornu, arkuat..)
    •   Tekrarlayan genital enfeksiyonlar (pelvik inflamatuar hastalık pid)
    •   Hipoplazik uterus (histerometri 5.5 cm den küçük)
    •   Bakır alerjisi
    •   İmmün supresyon

    Yan etkileri

    •  Kanama bozuklukları
    •  Genital enfeksiyon (endometrit, salpanjit…)
    •  Ria atılması
    •  Perforasyon (rahim delinmesi)
  • İkiz Gebelik  Çoğul Gebelik Nasıl Olur?

    İkiz Gebelik Çoğul Gebelik Nasıl Olur?

    Çoğul Gebelik Nasıl Olur?

    Gebelik bile hayatı değiştirmeye yetecek kadar farklılık yaratmakta. İkiz ve daha fazla gebelik daha fazla sorun anlamına gelebilir.İkiz gebelik gittikçe artmakta. Bunun nedeni çocuk doğurma yaşı artı 20 li yaşlardan 30 lu yaşlara kaydığı için infertilite problemi ve tedavisi artmakta. Tedavi nedeniylede çoğul gebelikler artmakta.

    Çoğul Gebelik Nasıl Olur?

    Son yıllarda ikiz gebeliklerin sayısı arttı. Bunun en önemli sebebi 30 lu yaşlarda çocuk sahibi olmak. Diğer bir sebep ise ilaçlar ve infertilite tedavisi. İki temel tip çoğul gebelik var: Tek yumurta (monozigotik) ve çift yumurta (dizigotik).

    Tek Yumurta İkizi

    Monozigotik tek yumurta ikizleri tek bir döllenmiş yumurtadan olup genetik olarak aynı olup birbirlerinin kopyası olur ve aynı cinstir. Tek yumurta ikizi yaş, ırk ve genetikten bağımsız olup tesadüfi bir olay olup bin canlı doğumda 3 veya 4 tane görülür.

    Çift Yumurta İkizi

    Dizigotik çift yumurta ikizleri farklı yumurtaların farklı spermler ile döllenmesi ile oluşur. Aynı veya farklı cins olabilir. Genetik olarak eş değiller. En sık görülen ikiz çift yumurta ikizleri. Çoğunlukla infertilite tedavisi sırasında olur. İleri yaşlarda hamile kalan, kilosu fazla olan, doğum kontrol haplarını yeni bırakan ve çok çocuğu olan kadınlarda ikiz gebelik daha fazla görülmekte.

  • GEBELİK ve ORUÇ

    GEBELİK ve ORUÇ

     Gebelik, dengeli ve düzenli beslenilmesi gereken bir dönemdir. Gebelerin, özellikle öğün miktarını azaltıp, öğün sayısını arttırarak, 3 ana öğün ve 3 ara öğün şeklinde beslenmesini önerilir.  Ayrıca gebelerin bol miktarda sıvı tüketmesi, hem anne, hem de bebek sağlığı açısından çok önemlidir. Bu nedenlerle gebelik, anne ve bebek sağlığı gözetilerek, oruç için uygun bir dönem olarak genelde kabul edilmez. Günün çok uzun olduğu ve hava sıcaklığının yüksek seyrettiği aylarda bu durum daha da ön plana çıkar.

    Bu bilgiler ışığında, gebelikte oruç nedeniyle, anne ve bebekte oluşabilecek etkilerle ilgili anne adayına bilgi verilir. Ama bazı özel durumlarda mutlak bir şekilde gebenin oruç tutmasını önerilmez. Örneğin; şeker hastalığı, hipertansiyon, guatr vb. sistemik hastalıklarda, gebelik bulantı, kusmasında, gastrit gibi rahatsızlıkların olduğu hallerde, riskli gebeliklerde oruç tutulması sakıncalıdır.
    Tüm bunların yanı sıra oruç tutmak isteyen gebelere, iftar ile sahur arasında, mümkün olduğunca bölünmüş dozlarda, 3-4 öğün gıda almaları ve bol sıvı tüketmeleri tavsiye edilir. İftar ve sahur menülerinde, şekerli, tuzlu ve yağlı gıdalar ile kızartmalardan uzak durmaları önerilir.  Yine bu dönemde gebelerin, dengeli beslenirken, taze sebze ve bol meyve tüketmeleri gerekir. Ayrıca oruçlu gebelerin,  gün içinde mümkün olduğunca istirahat etmeleri ve güneşten uzak durmaları da önerilir.
    İslam dini gebelere oruç konusunda esneklik getirmiştir. Diyanet işleri başkanlığı, din işleri yüksek kurulu, gebelik ve oruçla ilgili olarak; “Ramazan orucunu tutmamak için geçerli mazeretlerden biri de gebelik veya çocuk emzirmektir. Gebe veya emzikli olan kadınlar, kendilerine yahut çocuklarına bir zarar gelmesinden korkmaları halinde oruç tutmayabilirler. Bunlar bir yönüyle hasta hükmünde oldukları gibi, onlara bu ruhsatı tanıyan hadisler de bulunmaktadır” şeklinde görüş bildirmiştir.
               Son olarak oruç tutmak isteyen her gebenin kendi hekimine danışarak, gebeliği hakkında bilgi alıp, olası riskleri değerlendirip, bu şekilde nihai karar vermesini önerilir. 

  • SERVİKAL SMEAR

    SERVİKAL SMEAR

    Pap smear testi, aynı zamanda, vajnal smear, servikal smear, servikal yayma diye de adlandırılan günlük pratikte smir (dilimizde okunuşu) diye adlandırılan ve rahim ağzı (serviks) kanseri taramasında kullanılan bir testtir. Biz yazımızda bu testten kısaca smear diye bahsedeceğiz.
         

    Smear testinde ana amaç rahim ağzından, mikroskop altında incelenmek üzere dökülen hücreleri toplamaktır. Rahim ağzı, vajinanın üst kısmında bulunan, rahim ve vajina arasındaki bağlantıyı sağlayan, rahimin alt ve dar kısmıdır.
         

    Smear testi ile rahim ağzı kanserinin veya öncü bulgularının erken tanısı konur. Böylece tedavi için büyük şans sağlar. Rahim ağzı kanseri uzun süren bir gizli hastalık döneminden sonra ortaya çıkar. Bu dönemin tanınmasında smear taraması çok önemlidir ve rahim ağzı kanserine bağlı ölümleri %72 oranında azalttığı saptanmıştır. Tüm kanserlerde olduğu gibi rahim ağzı kanserinde de erken tanı hayat kurtarıcıdır. Anormal hücrelerin smear ile erken saptanması, kanserleşme meydana gelmeden süreci durdurmak için atılacak ilk adımdır.             

    Smear taraması ile rahim ağzı kanseri önlenebilir kanserler arasına girmiştir ve kadın sağlığı açısından çok önemlidir.              

    SMEAR NEDEN YAPILIR              

    Smear yukarda da bahsedildiği gibi, rahim ağzı kanseri taraması ve önlenmesi amacıyla yapılır. Bu test 30 yaşın üstündeki kadınlarda, HPV (Human Papiloma Virüs) testi ile kombine edilebilir. HPV cinsel yolla en sık bulaşan ve bazı tipleri, kadınlarda rahim ağzı kanserine neden olabilen bir virüstür.             

    KİMLER PAP SEMAR YAPMALIDIR?             

    Smear testin genellikle 21 yaşın üzerinde kadınlara önerilmektedir. Ancak doktor gerek gördüğünde bu test daha erken yaşlarda ve değişik sıklıklarda da tekrar edilebilir.             

    PAP SMEAR NE SIKLIKTA YAPLMALIDIR?              

    21-65 yaş arasında, 3 yılda bir smear yapılması genellikle tavsiye edilendir. Şayet HPV testi ile kombine ediliyor ise smear testinin sıklığı 5 yılda bire düşürülebilir.              

    Ancak bazı risk faktörleri var ise, yaşa bakılmaksızın çok daha sık aralıklarla smear testi yapılabilir. Bu risk faktörleri şunlardır;

    • Daha önce smear testinde kansere dönüşme ihtimali olan hücrelerin varlığı
    • AIDS enfeksiyonu
    • Transplantasyon, kemoterapi veya uzun süreli steroid kullanımına bağlı olarak bağışıklık sisteminin zayıflaması.

    Gebelerde smear ilk 3 ayda güvenle yapılır, işleme bağlı olarak hafif lekelenme olsa da bu düşüğe yol açmaz.

    KİMLER SMEAR YAPTIRMAYABİLİR?

    Aşağıdaki bazı durumlarda smear testi yaptırılmayabilir;

    • Rahim alma ameliyatında rahim ağzı, genellikle rahim ile beraber komple olarak alınır. Bu ameliyatı olan kadınlar, ilerde smear testine devam edip etmeyeceklerini doktorlarına sormalıdır. Şayet myom ve benzeri sebeplerden dolayı rahim alınmış ise genelde smear takibine gerek kalmaz. Ancak rahim ağzı kanseri veya kanser öncüsü süreçler nedeniyle ameliyat yapılmış ise smear takibi önerilebilir.
    • Şayet daha önceki smear tetkikleri normal ise genellikle 65 yaş sonrasında smear taraması önerilmez.

    İlk tarama yaşı, sıklığı ve taranacak kitle ile ilgili farklı ülkelerde ve farklı kliniklerde farklı uygulamalar olabilmektedir.  Burada önemli olan doktorun kararıdır ve her hasta, tarama yaşı, sıklığı açısından kendi risk faktörleri açısından değerlendirilir.

    SMEAR NE KADAR GÜVENİLİRDİR?             

    Smear testi rahim ağzı kanseri taraması için oldukça güvenilir bir yöntemdir. Ancak yine de %100 her rahim ağzı kanserini yakalamaz. Nadiren smear sonucu normal geldiği halde anormal hücreler bulunabilir.
    Bu durum bir hata yapıldığı anlamına gelmez. Aşağıdaki durumlarda anormal hücreler smear ile saptanmayabilir

    • Smear alınırken örneğe az hücre girmesi
    • Anormal hücre sayısının oldukça az olması
    • Kan veya iltihap hücreleri ile anormal hücrelerin örtülmesi

    Bazen anormal hücreler smearde saptanmayabilir. Ancak düzenli takipler yapılırsa, zaman hastanın lehine işler. Çünkü rahim ağzı kanseri gelişimi yıllar içinde olur ve ilk smearde saptanamayan anormal hücreler bir sonraki smearde saptanır.

    SMEAR TESTİNE GİDERKEN DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER

    Smear testinin doğruluğunu arttırmak için test için gitmeden önce bazı noktalara dikkat etmeniz gerekir

    • Smear testinden 2 gün öncesine kadar cinsel ilişkiden, vajinal duştan, vajinal fitiller ve kremlerden kaçınmak gerekir. Çünkü bu işlemler anormal hücrelerin saptanma olasılığını azaltır.
    • Adet kanaması döneminde smear testinden kaçınmak gerekir. Çünkü kan hücreleri de anormal hücrelerin saptanmasını zorlaştırabilir.

    SMEAR TESTİ NASIL ALINIR?

    Smear testi oldukça basit ve ağrısız bir işlemdir. Ofis şartlarında bile yapılabilir. Test jinekolojik masada ve jinekolojik muayene pozisyonunda alınır. Öncelikle vajinaya, spekulum denilen bir alet yerleştirilerek vajen duvarları birbirinden ayrılır. Böylece rahim ağzı daha rahat görünür hale gelir. Daha sonra doktor ucu plastik bir fırça veya spatula ile rahim ağzından sürüntü alır.  İncelenecek olan hücreler o sürüntünün içindedir. İşlem esnasında kesme veya koparma şeklinde bir uygulama yoktur. Bu nedenle tamamen ağrısızdır.

    SMEAR SONRASI?

    Smear testini aldırdıktan sonra günlük aktivitelerinize dönebilirsiniz. Uygulanan yönteme göre toplanan hücreler ya özel bir sıvının içine konarak (sıvı bazlı smear) veya ince bir camın üzerine yayılarak (klasik smear) laboratuvara yollanır. Örnekler laboratuvarda mikroskop altında incelenerek kanser veya kanser öncüsü olabilecek hücreler araştırılır. Bu işlemler uzun süren işlemler değildir ve testin sonucu genelde birkaç gün içinde çıkar.

    SMEAR SONUÇLARI NASIL RAPORLANIR?

    Smear daha ileri tetkik gerektiren şüpheli durumlar için doktorunuzu uyarır.
    Normal sonuç; hücrelerde herhangi bir anormallik olmadığını gösterir. Bu durum herhangi bir tedavi ve ileri tetkik gerekmediği anlamına gelir. Bir sonraki smear zamanına kadar ayrıca bir şey yapmaya gerek yoktur.  Bu duruma test negatif denir. Ancak buradaki “negatif” kelimesi bir olumsuzluk ifadesi değildir.

    Anormal sonuç; anormal veya olağandışı hücrelerin saptanmış olduğunu ifade eder. Bu durumda test pozitif denir. Ancak bu sonuç hastada rahim ağzı kanseri olduğu anlamına gelmez. Tespit edilen anormal hücrelerin tipine göre sonuç yorumlanır.

    Anormal sonuçlarda sık duyabileceğiniz teşhisler ve yapılacak ileri araştırmalar şunlardır;

    ASCUS (Önemi Bilinmeyen Atipik Hücre): Rahim ağzını normalde örten sukuamöz hücreler denilen, yüzeysel yassı hücreler vardır. Bu hücrelerdeki anormalliği gösterir. Ancak bu anormallik kanser öncüsü hücreler bulunduğu anlamına gelmez. Bu durumda ek olarak HPV testi yapılarak, rahim ağzı kanserine yol açabilecek virüslerin varlığı araştırılabilir. Şayet yüksek riskli virüsler saptanmaz ise pek endişe etmeye gerek yoktur ve 4-6 ay sonra smear tekrarı yapılır. Ancak yüksek riskli HPV virüs tipleri saptanır ise ileri araştırma yapmak gerekir.

    SIL (Sukuamöz İntraepitelyal Lezyon): Bu tanı smearde toplanan hücrelerin kanser öncüsü olabileceğini düşündürür ve ileri tetkik gerektirir. Hücrelerin şekli, boyutu ve diğer özelliklerine bakılarak SIL, yüksek ve düşük dereceli olarak iki gruba ayrılır.
     

    • Düşük dereceli SIL, yıllar içinde rahim ağzı kanseri gelişme olasılığının yüksek olduğu anlamına gelir.
    • Yüksek dereceli SIL, çok daha erken dönemde rahim ağzı kanseri gelişme ihtimalinin oldukça yüksek olduğunu gösterir.

    Atipik Glandüler Hücreler: Glandüler hücreler, bez hücreleridir ve mukus denilen berrak yapışkan bir sıvı salgılar. Bu hücreler rahim ağzı iç lümeninde ve rahimde bulunur. Bu hücrelerdeki değişiklik kanser olduğu anlamına gelmez ama mutlaka ileri araştırma yapmak gerekir.
     

    Skuamöz Hücreli Kanser veya Adenokarsinoma: Bu hücreler görüldüğünde kanser teşhisi kesindir. Skuamöz hücreli kanser, rahim ağzını veya vajeni örten yüzeysel hücrelerden kanser geliştiğini gösterir. Adenokarsinom ise bez hücrelerinden kanser geliştiğini gösterir. Bu durumlarda hemen tetkik ve tedaviye başlanmalıdır.

    Smear sonucu anormal geldiğinde, genellikle kolposkopi denilen bir işlem ile ileri araştırma yapılır. Rahim ağzı kolposkop denilen optik bir cihazla, görüntü büyütülerek ve doku boyanarak incelenir. Şüphe edilen bölgelerden biyopsi yapılarak doku parçası alınır ve bu parça kesin tanı için incelenir.
    Tüm bunların ışığında; smear testi oldukça önemli bir tarama testidir ve hayat kurtarır. Bu nedenlerle aksatılmadan yapılması gereken bir testtir.

  • Servikal kanser (rahim ağzı kanseri)

    Servikal kanser (rahim ağzı kanseri)

    % 85 skuamöz hücreli kanser olup 2. en sık jinekolojik kanserdir.30–35 yaşlarında sık görülür. Cinsel yaşamın erken yaşta başlaması, fazla sayıda partner, düşük sosyo ekonomik seviye, sigara etken faktörler arasında sayabiliriz. Artık  HPV enfeksiyonu en önemli etkenlerden biri olarak kabul edilmektedir.

    Pelvik muayene ve kolposkopi  %90 olasılıkla erken dönemde kanseri yakalamamıza yardımcı olmaktadır. Genellikle erken dönemde herhangi bir şikâyet olmazken vajinal kanama özellikle ilişki sonrası çoğunlukla ilk bulgudur. Kötü pis kokulu akıntı ileri evreler doğru kasık ağrısı diğer şikâyetlerdendir.Tedavi erken dönemde cerrahi (radikal histerektomi) ileri evrelerde ise radyoterapi (ışın tedavisi).

    Smear (pap smear)Pap smear jinekolojik muayenenin en önemli parçalarından biridir. Smear aldırma sıklığı cinsel hayat başladıktan sonra herhangi bir problem tespit edilmezse 35 yaşına kadar  2 yılda bir daha sonra yılda bir mutlaka yaptırılmalıdır. Birden fazla partneri, cinsel yolla bulaşan hastalık öyküsü, genital kondilom, daha önce anormal smear testi gibi risk faktörü olanlarda doktorun önereceği sıklıkta yaptırmaları gerekir.

    Smear bir tarama testidir. Pozitif bulgu verdiğinde kolposkopi, servikal biyopsi, konizasyon veya probe kürtaj gibi tanısal işlemler yapmak gerekir.
    Smear alınmadan önce en az 24 saat vajinal duş yapılmamalı ve adetli olmamalıdır.

    Rahim kanseri (endometrium kanseri)Jinekolojik kanserlerde en sık görülenidir. Çoğunlukla 40 yaş üstünde görülür. Endemetriumdan gelişip önce üreme organlarını daha sonra çevre ve diğer organlara yayılır.Risk faktörleri    Geç menopoz   Çocuk doğurmama   Obesite,   PCOS,   Hipertansiyon,   Atipili endometrial hiperplaziler.En sık bulgu anormal vajinal kanamadır. Kesin tanı endometrial biyopsi ile konur. Pap smear tanıda yardımcı olmaz.Menopozda kanama ve ultrasonda endometriumun 5 mm den fazla olması şüphelenmemiz için olan faktörlerdendir.Tedavi Cerrahi temel olup radyoterapi (ışın tedavisi) ve kemoterapi yapılabilir.

  • Vajinismus

    Vajinismus

    Vajinismus ilişki sırasında cinsel birleşme anı geldiğinde yaşadıkları istemsiz kasılmalar sonucunda penisin vajina içine girememesi veya zorla çok fazla ağrılı ilişki ile sonuçlanan bir cinsel sorundur. Vajeni çevreleyen kasların (özellikle pubococcygeus kası) istemsiz olarak kasılması sonucunda ilişkiye izin vermemesi veya çok zor ve ağrılı olmasıdır. Bu istemsiz kasılmalar kesinlikle kadının kontrolü altında olmayıp sadece vajende değil karın, bacak, bel ve sırt gibi diğer bölgelerde de olur. Kasılmaların şiddeti vajinismusun derecesinin göstergesi olur.Bu kasılmalar  ilişki sırasında, pelvik muayenede ve hatta istemli olarak vajen bölgesine dokunmada bile olabilir. Vajinismusta başta vajina etrafında olmak üzere tüm vücutta kasılma, endişe , korku, tiksinme, panik olur. Hasta bacaklarının açılmasını engelleyecek boyutlarda sıkıca kapatır ve kesinlikle ilişki pozisyonu alamaz. Canım acıyacak, ağrı olacak düşüncesi,  bilinç dışından köken alan vajinal bir refleks sistemini   harekete geçirir  ve kontrolü ele alır. Vajinismusta cinsel ilişki sırasında ağrı olması da şart değildir. Bazı hastalar penisin ucunun girmesine izin verebilirken bazı hastalar o safhaya bile gelememektedir. 

    Vajinismus kişinin ilişki sırasında kendisini kasması kendisini tehlikeden koruma için oluşan reflekstir. Penisin vajinaya girme anında kişi kendisini istemsiz bir şekilde refleks olarak kasmaktadır.

    Vajinismus Belirtileri  Vajinismusta en sık şikayetler:

    • İlişkide zorlanma ile birlikte yanma ve sızlama
    • Penisin zorla veya vajene  hiç girememesi, penis girerken şiddetli ağrı ve rahatsızlık
    • Doğum, enfeksiyon, histerektomi, tecavüz, menopoz ve diğer nedenlerden dolayı cinsel      rahatsızlık
    • Jinekolojik muaynede zorluk
    • Pelvik kasları dışındaki kas guruplarında spazm
    • Ağrı ve başarısızlıktan dolayı cinsellikten kaçma

    Cinsel ilişki anında  kadın panik atak benzeri bir durum yaşar. Eşini iter,  endişe, korku ve kaygı içindedir. Kişi zamanla olumsuz düşüncelerle yaşamaya başlar, genellikle uzun süren vakalarda depresyon eşlik eder. Vajinismus şikayeti olan kadın zamanla ‘’herkesin rahatlıkla yaptığı şeyi ben neden yapamıyorum’’ ve ‘‘kocama haksızlık ediyorum’’ şeklinde suçluluk, kendinden nefret etme, hayal kırıklığı, aile büyüklerinin çocuk konusundaki beklentileri nedeniyle korku, normal bir cinsel hayat beklentisi ile oluşan umutsuzluk, hiç kimseye söyleyememe ve rezil olma duyguları ve depresyon ortaya çıkar.

    Bunların sonucunda da sorunun nedeni ile ilgili :

    • Kızlık zarım çok kalın
    • Vajinam çok küçük ve dar
    • Vajinamın girişinde bir engel, bir duvar var  şeklinde savunma geliştirirler.

    Vajinismus problemi yaşayan çiftler problemi kimseye anlatamazlar bu  yüzden uzman yardımı almakta çok geç kalırlar.

    Vajinismusta Farklı Durumlar:

    • Bazı kadılar vajene hiçbir şey yerleştiremezler.
    • Bazı kadılar vajene tampon veya fitil yerleştirip, Jinekolojik muayene olabilir fakat penisin  girmesine izin vermezler.
    • Bazı kadınlar penisin girmesine izin verir fakat çık ağrı hissederler.
    • Bazı kadınlar penisin girmesine izin verir ilişki olur ancak orgazma yaklaşınca ağrı ve  rahatsızlık olur.

    Vajinismus Tedavisi

    Hastanın istemesi sonucunda tedavisi yüzde yüz mümkün olan bir hastalıktır. Tedavide hastanın hekimine güvenmesi başarının en önemli adımıdır. Başarılı vajinismus tedavisinde fiziksel bir sebep yoksa ilaç, cerrahi, hipnoz veya girişimsel tekniklere kesinlikle ihtiyaç yoktur. Etkili tedavi; pelvik taban kasları kontrolü, genişletme eğitimi, ağrı azaltma teknikleri ve kadındaki duygusal problemlerin çözümü ile olur. Karşılıklı güven oluştuktan sonra tedavide ilk basamak eşle birlikte jinekolojik muayenedir. Tedavi vajinismus şiddetine ve kişinin tedavi olma isteğine göre jinekolog ile hasta arasında iyi bir iletişim ve güvenden sonra bir iki gün ile bir hafta arasında yapılır. Yani vajinİsmus kesin tedavi edilen bir hastalıktır. Tedavi olmaya karar vermek bile çok önemli bir adımdır.

    • Tedavi Basamakları 

    Vajinismusu anlamak:  Vajinismusu anlamak  vajinismus hakkında ve ilişkide ağrının yanmanın, kasılmanın veya penisin vajene girmesindeki  zorlanmanın nasıl olduğu hakkında genel bir fikir sahibi olunur. Bu yaklaşım kadının seksüel sağlığı ile ilgili olayları anlamasına ve vajinismusun üstesinden gelinebileceğini kavramasına yardımcı olur.  ·Seksüel Geçmişi Tekrarı ve Tedavi

    Stratejileri: Hasta hikayesi çok önemlidir. Ağrı ve penisin vejene girmesi ile ilgili problemleri tetikleyen nedenler, duygusal değişiklikler öğrenilir. Hastanın vajinismus nedenine  tedaviyi şekillendirmeye yardımcı olur.

    Seksüel Ağrı Anatomisi: Kadınlar çoğunlukla vajen anatomisi, fonksiyonu ve pelvik ağrı ve ilişki problemleri hakkında bilgileri yoktur. İlk ilişkide ve daha sonrasında uyarılma ve orgazm anında oluşan değişiklikler ve ağrı ile ilgili bilgilendirme yapılır. Kızlık zarı ve vajenin iç bölgeleri hakkında bilgilendirme yapılır.

    Vajinal Gerginlikte Pelvis Taban Kaslarının Rolü: Ağrı ve penisin girmesinde zorlanmada pelvik taban kaslarının istemli olarak kasılmasında rol oynar. Pelvik taban kasları özellikle pubococcygeus kas gurubu başlangıçta istemli olarak kasılırken sonradan istemsiz olarak kasılmaya başlar. Vajinismus tedavisinde istemsiz kasılmaları önlemek için pelvik taban kaslarını kontrol etme öğretilir. Pelvik taban kaslarını kontrol etme öğrenilmesi ağrıyı azaltır ve penis girişine müsaade eder.

    Giriş Teknikleri: Giriş ağrısı ve zorluğu olan kadınlara pubococcygeus kas gurubunun kontrolü ile başlangıçta küçük objelerin  vajene girişi öğretilir.  Sonrasında pelvik taban kaslarının istemli olarak kasılması ve gevşemesi öğretilir.

    Vajene Girişin Geliştirilmesi: Uygun vajinal genişleticiler kullanıldıkça pelvik gerginlik ve vajinismus azalacaktır. Uygun genişleticiler istemli kasılmaları azaltıp yok eder ve vajeni ilşkiye hazır hale getirir.

    İlişkiye Hazır Hale Gelme: Çiftlere pelvik taban kaslarının kasılmasını azaltan ve tam ilişki teknikleri öğretilir.                                                             

  • MİYOM (MYOMA UTERİ) NEDİR?

    MİYOM (MYOMA UTERİ) NEDİR?

    Miyomlar rahim ve rahim ağzında görülen, rahim yapısında bulunan düz kas dokusundan gelişen selim (iyi huylu) tabiatlı tümöral yapılardır. Halk arasında “ur” diye adlandırılır. Myomlar bir bezelye tanesi büyüklüğünden basket topu büyüklüğüne kadar değişebilen boyutlarda olabilir. Genellikle yuvarlak ve pembemsi renktedirler ve uterus (rahim) içinde her yerde bulunabilirler. Myoma uteri veya uterin fibroid diye adlandırılır. Rahimde bulunan myomların her birine myom nüvesi denir.

    20-35 yaş arasındadaki kadınların %20’sinde görülür. Yaş ilerledikçe, myom insidansında da artma olmaktadır. 35 yaş üzerindeki kadınların yaklaşık %40’ında myom vardır. Myomlara en çok 35-45 yaş grubu kadınlarda rastlanır. Ergenlik döneminde görülmesi çok ender bir durumdur. Rahimde myom olmasına rağmen gebelik de oluşabilir. Bu durumda, gebeliğin erken dönemlerinde yani ilk 3 ayında myom büyür. Daha sonra küçülebilir, değişmeyebilir veya büyümeye devam edebilir. Bunu önceden kestirmek zordur. Menopoz döneminde de myom görülme sıklığı düşüktür ve doğurganlık yaşlarında myom tanısı almış çoğu kadında menopoza girdiklerinde myom nüvelerinde küçülme izlenir.

    Yapılan histerektomilerin (rahmin alınması ameliyatı) en sık nedeni (%35) myomlardır.

    Bir kadının rahminde bir tek myom olabileceği gibi (buna myoma uteri denir) birden fazla sayıda myom bir arada da bulunabilir.(buna uterus myomatosusdenir)

    Miyom tipleri:
    1-Subseröz myom
    2-İntramural myom (myometrium içerisinde)
    3-Submüköz myom (endometrial kaviteye doğru büyümüş)
    En sık görülen myomlar intramural myomlardır. Uterusu global olarak tek bir intramural varsa buna Kugel myomu denir.
    Bir subresöz myom uterusa sapla bağlı ise buna sağlı miyom denir. Subseröz myom ligamentum latum içerisine doğru büyümüşse buna intraligamenter myom adı verilir. Subseröz bir myom uterusla bağlantısını kesip başka bir dokuya bağlanıp oradan beslenmeye başlarsa buna parazitik myom denir. Servik içerisinden gelişen myomlara servikal myom denir.

    FIGO myom sınıflaması:
    – Tip 0: Saplı submüköz myomdur, tamamı uterin kavite içerisindedir.
    – Tip 1: %50’den fazlası endometrial kavite içerisinde, daha az kısmı intramuraldır.
    – Tip 2: %50’den azı endometrial kavite içerisinde, daha fazla kısmı intramuraldır.
    – Tip 3: Endometrioma bitişik intramural myomdur ancak intrakaviter uzanım göstermez.
    – Tip 4: Myometriumun tam ortasında bulunan, endometrium veya serozayla ilişkisi olmayan myomdur.
    – Tip 5: %50’den azı subseröz olan, daha fazlası myometrium içerisinde olan myomdur.
    – Tip 6: %50’den fazlası subseröz olan daha azı intramural olan myomdur.
    – Tip 7: Saplı subseröz myomdur.
    – Tip 8: Servikal myom, parazitik myomlar bu gruba girer.

    Belirtiler:
    Myomlar sıklıkla belirti vermezler. Rutin jinekolojik muayeneler sıraısnda tesadüfen tespit edilirler. Ancak; çoğu zaman büyüme ile orantılı olarak şu bulguları verebilirler:
    Fazla adet kanamaları, adet düzensizliği (menoraji en sık belirtidir.)
    Cinsel ilişki sonrası kanama
    Adet arası dönemde ara kanama
    Sık sık idrara çıkma
    Karında büyüme veya şişlik
    Adet dönemlerinde ya da cinsel ilişki sırasında kuyruk sokumuna doğru ağrı
    Fazla miktarda kanamalara bağlı kansızlık
    Tüplerin ya da rahmin ağzını kapayan myomlar infertiliteye (kısırlık) neden olabilirler
    Submüköz myomlar infertiliteye neden olabilirler

    Büyük myomlar barsaklara bası yaparak barsak içinde dışkının ilerlemesine engel olmak suretiyle kabızlığa neden olurlar.
    Döllenmiş yumurtanın rahmin içinde gömülüp kalmasına engelleyici şekilde yerleşmiş myomlar tekrarlayan düşüklere neden olurlar.

    Myomların gelişiminin vücuttaki hormonlarla yakından ilgisi vardır. Örneğin menopoza girildikten sonra hormonlarda azalma olduğu için myomlar çoğunlukla küçülürler. Myom gelişiminden başlıca östrojen hormonu sorumlu tutulmakla birlikte son yapılan araştırmalarda progesteron hormonunun da etkili olduğu gösterilmiştir.

    Miyom gelişimimi arttıran risk faktörleri:
    – Siyah ırk
    – Nulliparite (Doğum yapmamış olmak)
    – Erken menarş (İlk adetin erken yaşta başlaması)
    – Kırmızı etten zeBeslenme
    – Obezite
    – Alkol
    – Ailesel yatkınlık
    – Hipertansiyon

    Egzersiz ve sigaranın myom gelişimini azaltan faktörler olduğu düşünülmektedir. Doğum kontrol hapları myom gelişimine karşı koruyucu etki gösterebilir.

    Myom nüveleri bazen dejenerasyon denen değişikliklere uğrayabilirler. Bunlardan en sık (%65) görüleni hyalen dejenerasyondur. Yağlı dejenerasyon, kistik dejenerasyon, gebelikte sık rastlanan kırmızı dejenerasyon (karneoz dejenerasyon), menopoz sonrası sık görülen kalsifik dejenerasyon diğer dejenerasyon tipleridir. Gebelikte görülen kırmızı dejenerasyonlar şiddetli karın ağrısına neden olabilirler.

    Teşhis:
    Myomlar çok küçük değilse çoğunlukla musayene sırasında elle hissedilirler. Ultrason ile myomlar çok iyi bir şekilde görülebilir ve boyutları ölçülebilir. Bazen serviksten (rahim ağzından) vajene doğru ilerlemiş myomlar spekulum muayenesinde görülebilirler. Bazen CT, MR, SİS, HSG, laparoskopi gibi diğer tanı yöntemlerine ihtiyaç duyulabilir.

    Tedavi:
    Myomlar genellikle küçük ve şikayete neden olmadıklarından tedavi gerektirmezler. Buna rağmen belirgin şikayet yaratanlar, doğurganlığı etkileyecek kadar büyüklükte olanlar veya kanser ya da benzeri habis (kötü huylu) tümörlerle karışabilecek özellikte olanlar tedavi gerektirirler. Myomunuz eğer küçük ise 6 ay arayla kontrol muayeneleri yapılmalıdır. Myomun büyüme hızı böylelikle takip edilmiş olunur. Tedavi için hemen hemen her zaman ameliyat uygulanır. Çok başarılı ve yaygın kullanılan bir ilaç tedavisi henüz yoktur.

    İlaç olarak bir hormon olan GnRH Anologları nadir olarak kullanılmaktadır. Bunlar geçici olarak menopoz yaratırlar ve bu sayede myomların geçici bir süre için küçülmesini sağlarlar. Fakat etki kalıcı olmaz. Özellikle büyük myomlarda ameliyattan önce verilirse myomun küçülmesini ve ameliyatın daha kolay olmasını sağlayabilir. Fakat bunun yanında küçük myomların daha da küçülmesini ve ameliyat sırasında gözden kaçmasına sebep olabilir ve myomların ameliyatta uterus duvarından ayrılmasını güçleştirebilir.

    Diğer nadiren ve daha çok araştırmalarda uygulanan ilaçlar: GnRH agonistleri, GnRH antagonistleri, mifepriston, danazol, gestrinon, selektif östrojen reseptör modulatörleri, selektif progesteron reseptör modulatörleri, levonorgesterol içeren RİA (mirena)

    Myomektomi ameliyatı:
    Myomun uterus (rahim) duvarında basitçe sıyrılarak çıkartılması işlemidir. Laparoskopik yada açık olarak yapılabilir. Çocuk isteyen kişilerde rahmin korunmasını sağlayan bir yaklaşımdır. Myomektomi ile myomları alınmış bir kişide 5 yıl içerisinde tekrar myom oluşma riski %50-60 kadar bulunmuştur, bunların dörtte birinde (%10-15) tekrar ameliyat gerekmiştir. Bu işlem uterus duvarında incelmeye neden olabileceğinden sonraki gebeliklerde normal (vajinal) doğum yerine sezeryan tercih edilmek zorunda kalınır. Myom çıkartıldıktan 6 ay sonra hasta arzu ederse gebeliğe izin verilir.

    Histerektomi ameliyatı (Rahmin alınması) :
    Hızla büyüyen yakınmalara yol açan myomları olan, ileride gebelik düşünmeyen hastalarda uygulanan bir yöntemdir. Rahim myomla beraber tamamen alınır. Hastanın menopoza girmesini önlemek için yumurtalıklar alınmadan bırakılabilir.

    Myomların tedavisi için çoğunlukla ameliyat uygulanmakla birlikte yapılan çalışmalar ve araştırmalar bazı yeni tedavi yöntemlerinin uygulanmasını sağlamaktadır. Bunlara örnek olarak ülkemizde de uygulanan uterin arter embolizasyonu veya uterin arter oklüzyonu veya myoliz gibi yöntemler verilebilir.

    UTERİN ARTER EMBOLİZASYONU rahme (uterusa) kan götüren atar damarların özel tekniklerle tıkanması işlemidir. Uterin arter embolizasyonu ile myomlara giden kan azalır ve bu sayede myomlar küçülür. Ameliyat lokal anestezi ile damardan girilerek yapılır, karın açılmaz.

    Daha yeni ve henüz araştırma aşamasında olup ülkemizde uygulanmayan bir yöntem de “MR Eşliğinde Uygulanan Odaklanmış Ultrason Sistemi (MR Guided Focused Ultrasound)” yurtdışındaki ismi “ExAblate® 2000 System” dir. Bu yöntemde magnetik rezonans görüntüleme (MR) ile myomların yeri görüntülenerek ultrason dalgaları ile myomda doku yıkımı yapılmaya çalışılır. Hasta ameliyat edilmeden dışarıdan yapılan bir yöntemdir. Rahim alınmadığı için çocuk istemi olan hastalarda uygundur.

    Doğumdan Sonra Myomlarım Küçülür Mü?
    Myomlar doğumdan sonra rahmin kanlanması azalacağı için ve hormon seviyeleri düşeceği için çoğunlukla küçülür ancak her zaman küçülmeyebilir.

    Miyomlar kansere dönüşebilir mi?
    Myomlar kanser değildir, iyi huylu (benign) tümörlerdir. Kansere dönüştüklerine dair herhagi bir kanıt yoktur.

    Miyomlar ameliyattan sonra tekrar oluşur mu?
    Myomların oluşmasında genetik faktörler çok önemlidir. Bu yüzden myom üretmeye yatkın bir rahim (uterus) tekrar myom üretebilir. Ameliyatta myomların tamamı alınsa bile tekrar yeni myomlar oluşabilir. Ayrıca ameliyatta tüm myomların alındığı düşünülebilir ama gözle farkedilmeyecek kadar küçük myomlar uterus içerisinde olabilir ve bunlar ameliyattan sonra zamanla büyüyüp farkedilir hale gelebilir. Büyük bir kaç myomu olanlara göre küçük çok sayıda myomu olanlarda tekrarlama riski daha fazladır. Ortalama tekrar myom oluşma oranı %15 kadardır.

  • DOĞUMDA RUHSAL MAHREMİYET

    DOĞUMDA RUHSAL MAHREMİYET

      Doğuma hazırlık eğitimlerindeki nefes çalışmalarının özü anne adayına doğumda odaklanabilmeyi öğretmektir.  Gebe doğum kasılmalarının geldiği dönemde içsel dönüşünü yapabilmeli ve gevşeyebilmeli. Odaklanma ve doğumda kendini bırakıp gevşeyebilmede ise temel sorun güvendir.  Kime ne kadar nasıl güveneceğidir.

      Bebeğin doğduktan iki yaşına gelene kadarki sürede sağ beyini gelişir, iki yaşından sonra da sol beyin gelişmeye başlar. Bu dönemde bebek konuşamaz, sözel iletişim henüz yoktur. Sadece göz ve bakışlarla iletişim halindedir.  İşte o ilk iki yılda temel güven duygusunun oluşum sürecidir. Anne ile güvenli bağlanma yakalamış bir bebek insanlarla daha pozitif ve daha sağlıklı ilişki kurabilir.

      Doğum odaklanabilmedir, doğum ilkel primitif beynin işidir, doğum sözlerle değil sadece gözlerle kurulan ilişki sürecidir. Oysa doğum eylemi başladığında anneye desteğe gelen çevresinde bir sürü insan vardır. Doğumda olması gerekense sadece sağ beyin yani ilkel beyinin devreye girmesidir orada gözler konuşur. Çünkü sağ beyin o dönemde konuşmayı öğrenmemiştir. Oysaki doğum odaklanabilme, var olma ve bütünleşme sürecidir. Doğum sürecinde sol beynin ve mantığın çalışmasını istemeyiz,  düşüncenin yok olduğu, sadece duygulara izin veren sağ beyinin çalışması gereken bir süreçtir. Sağ beyin çok hassastır.  İlk iki yaşın izlerini, bilinçaltının mühürlenmelerini taşır. İşte o bilinçaltında mühürlenmiş olumsuz duyguların, doğum odasında açığa çıkması doğumu durdurabilir. Doğumu ketleyebilir.

      Doğum öncesi anneyle yapılan terapide bunlar dile dökülür, paylaşılır, sorgulanır. Yapılan çalışmalarda şunu görüyoruz: Anneler bazen kendileri için çok yakını gördükleri kişileri doğumunda istemeyebilir. Örneğin annesini, kız kardeşini, çok yakın arkadaşını bile… Bizse ne yapıyoruz? Bütün sülale doğuma gidiyoruz. Doğuma gelen bir de eş- dost arkadaşlar var. Meraklı komşular ve akrabalar gebenin odasına illaki o kafayı uzatıp ben de geldim, beni de gör diyenler. Oysa geldiklerinde pozitif konuşmaların yerini kendi doğum hikayeleri alır. O odadaki her olumsuz duygu, düşünce, davranış ve sohbet annenin doğumunu biraz daha yavaşlatır. Umutsuzluğu artar. Acaba sesleri içinde yükselir. Boşuna beklemesem hemen sezaryen mi olsam, çünkü anlatılan doğum hikayeleri ümidini kırmıştır. Enerjisini tüketmiştir.

      İşte bunun için biz doğal doğum doktorları doğumunuza sahip çıkın diyoruz. Önce kendinize, sonra bedeninize ve en sonunda da bebeğinize güvenin diyoruz. Doğuma Hazırlık Eğitimi alıp doğum sürecini nasıl yöneteceğinizi öğrenin diyoruz. Doğumda konuyu komşuyu, anayı, babayı, eltiyi, görümceyi başınıza toplamayın milletin olumsuz doğum hikayesini dinlemeyin. Kendinize profesyonel bir doğum destekçisi edinin doğum sürecini onunla yaşayın. Ayrıntılara siz takılmayın. Etrafınızdaki doğumun olumsuz yüklerini doğum destekçisi doulalar düzenlesin ve süreci onlar yönetsin. Siz ve eşiniz sadece doğuma ve bebeğinize odaklanın. Zihninizi gereksiz hiçbir ayrıntıyla doldurmayın.

  • İNFERTİLİTE DE BİLİNÇ ALTI

    İNFERTİLİTE DE BİLİNÇ ALTI

    İNFERTİLİTE DE BİLİNÇ ALTI

       Çiftlerin bir yıl düzenli ilişkisine rağmen gebe kalamamalarına infertilite diyoruz. Bu durum hem kişi de hem de ailede huzursuzluğa yol açabilir.

       Günümüzde infertilite sorunu oldukça sık görülmeye başlanmıştır. İnfertilite kliniklerinde yapılan son teknolojik çalışmalarla daha fazla çiftin gebe kaldıkları gözlenmiştir. Tüm imkânlara rağmen bir grup çift hala gebe kalamamaktadır. Bu çiftlerde açıklanamayan infertilite tanısını kullanabiliriz. Açıklanamayan infertilite vakalarında tüm laboratuvar sonuçları normal olmasına rağmen bu durumun ruhsal sebeplerden de kaynaklanabileceği ihtimali vardır.

       Kadının tüm menstrual döngüsü hormonların kontrolü altındadır. Ne var ki kronik strese maruz kalma durumu beraberinde stres hormonlarının artmasına yol açar. Bu hormonlarda gebelik için gereken hormonların salınımını bozabilir.

       Hormonlar normal organik bir problem olmamasına rağmen erkek faktöründe de sorun yoksa bilinçaltımızın bebekle ilgili düşüncelerine bir göz atabiliriz. Bilinçli aklımız ısrarla anne olmayı isterken, bilinçaltında pek çok faktör anne olmamıza engel oluyor olabilir.

       Kişinin anne olmayı istemesi hayata bakışı ile alakalıdır. Kendini anneliğe hazır hissetmesiyse duygusal bir boyuttur. Eğer anne adayı kendini yetişkin gibi değil de çocuk gibi hissediyorsa annelik yapması çok zordur. Bilinç dışı zihni kendini annelik konusunda yetersiz görüyordur. Bazen de duygu karmaşası çocuk sahibi olup olmama konusunda bile karar veremez. Buda stres faktörlerini tetikler.

       Geleneksel aile modellerinde aile büyükleri çocuk için sürekli baskı yapabilir. Kadınsa böyle bir ortamda kısır kadın damgası yememek için çocuğunun olmasını ister. Çocuğu olmadığı takdirde ötekileşecektir, yalnız kalacaktır. Bir insan için bu tip aile modellerinde yalnızlık toplumsal dışlanmadır. Bazen de çocuğu olmayan kişi bulunduğu aile de gariban, mazlum rolüne soyunur ve ailesi ona acır. Kişi de bundan ikincil bir kazanç sağlar. Böyle bir durumda kadın bilinçli zihni ile çocuğu isterken bilinç dışı olarak çocuğu istemeyip, gebelikten uzak durabilir.

       Kız çocuğu evin istenmeyen bir çocuğu olabilir. Annesi ve ailesi tarafından sevilmeyip horlanmış olabilir. Çocuk sahibi olmanın, çocuk büyütmenin zor olduğu, aslında akıllıca olmadığı bilgisi zihnine defalarca kodlanır. Kendi duygusu çocuğa sahip olmak isterken bilinçaltı çocuğun gereksiz bir varlık olduğunu kodlayabilir.

       Günümüzde pek çok kadın çocuk sahibi olmayı kocasının kendisini terk etmemesi için isteyebilir. Bir kadın için erkeği tarafından terkedilmek çok ağır bir duygudur. Bilinç ve bilinç dışı yine burada da karşı karşıya gelir. Duygular karmakarışık olur.

       İnfertilitede erkek faktörüde önemlidir. Çok yoğun kıskançlık duyguları yaşayan bir kadın kocasını bile olabilecek kız çocuğundan kıskanabilir. Başka bir kadının gelip ve ona ait erkeği alacağı duygusu onu sonsuz bir kaygıya itebilir. Bu durum anne kız arasında rekabet oluşturur. Zihin tedbir olarak gebelikten vazgeçebilir. Bir kadının bir erkekten çocuğunun olabilmesi için onu gerçekten çok sevmesi gerekir. Aklının bir köşesinde hala eski sevgilisi varsa bilinçli akıl çocuğu isterken, bilinç dışı istemez.

       Bazen kişi fiziki olarak kadın olabilir ama kendisini duygusal olarak erkek hissedebilir. Erkek olan biri çocuk doğuramaz. Çünkü doğacak çocuk o kişide iç karışıklığı yaratır. Çocuk doğduğu zaman bilinçli zihni kadın, bilinç dışı zihni erkektir.

       Kız çocuğunu tanıştığı, hayran olduğu ilk erkek babasıdır. Babanın baba kimliği yanında anneye ve diğer kadınlara nasıl davrandığı kız çocuğu tarafından zihne kodlanır. Eğer burada sağlıklı bir baba kız ya da anne baba ilişkisi varsa kız çocuğu diğer erkeklerle nasıl ilişki kuracağını öğrenir. Belki de en fazla karşılaşılan sorunlar bu aile dinamiğindeki yanlış öğretileridir. Eğer kız çocuğu babası ile sağlıklı bir ilişki yaşamazsa ya da annesi tarafından bu ilişki engellenirse, kız çocuk yetişkin olduğunda babasına benzeyen erkeklerle evlenmek isteyecektir. Bu erkeği bilinç dışı zihin gerçek babası olarak algılar.

       Cinsel ilişki yetişkin bir kadın ve yetişkin bir erkeğin karşılıklı yaşadığı bir ilişki durumudur. Bu kadının bilinç dışı zihni evlendiği erkeğin yeni tanıştığı birisi mi yoksa çocukluğunda tanıdığı babası mı fark edemez. Bilinçli zihni kocası ile seviştiğini sanırken bilinç dışı zihin babası ile sevişir. Bilinç dışında da hiçbir kadın babadan çocuğu olsun fikrini kabul edemeyeceğinden çocuğu ret eder. Aslında kocası başka biridir. Çocukken tanıdığı erkek olan babası başka biridir.

       Buradan şunu söyleyebiliriz. Mutlu olmak için tek koşul çocuk sahibi olmak değildir.  Yaşamın tek anlamı var olmanın tek anlamı çocuk değildir. Aile içinde konuşulan tek konu çocuk olmamalı duygular biraz özgür bırakılmalıdır. Bu problemi neyin devam ettirdiğini bulmak için profesyonel bir destek ile bilinçaltı belki de çözümlenebilir. Psikoterapi bu çiftlerde oldukça büyük destek sağlayabilir.Cinsel Terapist

  • Kadınlarda Uyarılma ve Orgazm Bozuklukları

    Kadınlarda Uyarılma ve Orgazm Bozuklukları

    Kadınlarda cinsel istek bozuklukları kişiye göre farklılık gösterebilir.  İstek  bozukluğu, uyarılma bozukluğu yada bunun sonucu olarak gelişebilen  orgazm bozukluğu olabilir. Cinsel istek bozukluğu var diyebilmemiz için; organik bir probleme bağlı olmaması, madde bağımlılığı bulunmaması, kişinin ağır depresyon yada travma sonrası bunu yaşamaması gerekir. Bedeninde kanser gibi ciddi bir hastalık yaşayan birinin veya bir operasyon sonrasında da cinsellik  düşünememesi çok doğaldır. 6 ay gibi bir dönem sürmesi kadında cinsel isteksizlik tanısını koydurur. Psikolojik temellere dayanan cinsel istek bozukluğu daha çok dalgalanma halinde bir seyir gösterir. Özelikle çağımızın  yorgunluk ve tükenmişlik sendromu da cinsel isteksizliği tetikler.

    Cinsel isteksizlik ve orgazm olamama birbirleri ile ilişkili kavramlardır. Bilinç altında, eğer kadın cinsel ilişkide haz almaktan suçluluk duygusu ile yüklenerek çıkıyorsa bu kadının cinsellikte isteksiz olması söz konusudur. Bilinçli aklı seksi isterken, bilinç altı suç işlediğini düşünmektedir.

    Orgazm olamıyorum diyen bir kadının belki de bilinç altına bastırdığı eşcinsellik dürtüleri onu cinsellikte ketlemekte ve isteksizliğe yol açmaktadır.

    Kadının fobileri ve  ve kaçınma yaşadığı her şey onda cinsel isteksizlik yapar. Cinsellik bir insanın en kırılgan olduğu andır. Çıplak ve mahremini paylaştığı bu anda eğer özgür davranamayacak kadar kendini ketler ve bastırırsa bu durumda cinsel isteksizliğin sebeplerinden olur. Oysa hayallerindeki fantazileri, heyecanları güven duyamadığı için partneri ile paylaşamamak ve güvensiz bir ortamda yaşanılan cinsellik. Ne kadar doyurucu ya da ne kadar heyecan verici olabilir.

    Kadın eşi ile paylaşamıyordur ama çocuk sahibi olmak istemiyordur. Eşi kendisine seksi, karizmatik, çekici gelmiyor olabilir. Ev de kalabalık bir aile ortamında yaşıyor olabilir.

    Toplumumuzda kız çocuğu cinsellik konusunda biraz daha baskıcı yetiştirilir. Cinsellik konuşulmaz ahlaki ve dini öğretilerde ayıp ve günah kavramları ile iç içedir.

    Bilinç altında cinsel isteksizlikte uyarılma bozukluğu dinamik açıdan aslında  bir savunma mekanizmasıdır. Cinsel haz alma bir çeşit ankisiete yaratacaksa eşine karşı bir ketlenme olur. Uyarılma bozukluğu dendiği anda akla gelen ilk şey edipal çatışmadır. Kontrolü kaybetmek korkusu… Bizim ülkemizde bu ne kadar yaygın bir durumdur.

    Bizim ülkemizde analar oğullarına prens gibi davranıyor. Bağımlı özellikleri olan kadınlar yetiştiriyoruz. Oğullarından ayrılamayan analar, analarına benzeyen hanım arayan oğulllar döngü böyle devam ediyor. Kadınlar da babalarına benzeyen erkeklerle evleniyor.  Sonuç da bilinç altı devreye girince  iki tarafında birbirini ebeveyn gibi algılaması arttıkça cinsellik bilinç altında suça   dönüşüyor.

    Eşinin karısına saygı duyması gerekiyor. Eşi hanımına eğer saygı duymazsa kadın kendini eşine hizmet eden bir köle gibi algılıyor ve bilinç altında değersizlik duyguları aktive oluyor. Biz terapistler bunu çok önemseriz eşine saygı duymayan bir erkeğin kadından cinsellik beklemesi olamaz.

    Biz cinsel terapistlerde davranışsal, bilişsel ya da dinamik yaklaşımlarla bu süreci çözmeye çalışıyoruz. Kabız sevişmeleri zevkli hale getirmek için emek harcıyoruz. Çiftlerin kapana sıkışıp kalan cinsel ufuklarını açmalarına destek oluyoruz. Cinsel ilişkide düzeltilmesi gereken temel nokta çift arasında ki ilişkiyi düzeltmektir. Çiftin arasındaki yakınlığın gerçek yakınlık olması istenir. Güvenli bir ilişki içinde bulunmaları gerekir. İlişkilerin en çıkmazda olduğu durum sahte dostluklar ve gerçek olmayan kendiliklerdir. İnsanlar ilişkilerinde hep pozitif, hep olumlu, hep güzel şeyleri duymak istiyor. Kocasından ya da hanımından hep iltifat bekliyor. Buda çarpık bir başka ilişki sürecini tetikliyor.  Oysa gerçek ilişki güvenli ve sağlam dostluklarla bir arada olur. Eşlerin ilişkisi sağlıklı ise evlilikleri de cinsellikleri de sağlıklı olur. İlişkide sorun varsa her şey sorunla gider.